ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ
(Hasankale/Erzurum 18 Mayıs 1703-Tillo/Siirt 22 haziran 1780).
Alim mutasavvıf ,şair Erzurum ’un tanınmış simalarından Derviş Osman Efendinin oğludur. Annesi Hz . peygamberin soyundan Şerife Hanife Hatun'dur. İlk tecvit ve Kur'an derslerini babasından aldı. Dokuz yaşında iken babasının arkasından Siirt'in Tillo köyüne giderek kadiri şeyh -i İsmail Fakirirullah'a intisap etti .tahsilini burada tamamladı. Babasının ölümünden sonra (1719), şeyh İsmail Fakirullah'a halife oldu. İslami ilimlerle tasavvufu şeyhinden tahsil etti. Şeyhinin yanında nevniyazcılık, meydancılık, nakiblik ve halifelik görevlerinde bulunan İbrahim Hakkı 1719 ve 1735'te iki defa Tillo'dan Erzurum'a döndü Erzurum'a birinci gelişinde dokuz yıl kalmıştır.
Şeyh İsmail Fakirullah Efendi “bekâbillah” mertebesinde olduğu için bütün gerçekleri şeriat ve takva lisanı ile örtmüş,hayatı boyunca alaylı ve eğlenceli sözler söylememiştir.
Beş defa hacca giden İbrahim Hakkı Hazretleri bir defasında da mekke' de bir buçuk sene kalmıştır. Meşhur Tefvi-d name'sini Mekke 'de arapçaya çevirmiştir.Hicaz'dan döndüğü zaman Sultan I.Mahmut Han'ın daveti üzerine Padişah ile görüşmüş ve büyük hürmet görmüştür .ilahiyat' ı ,Allah aşıklarına yakışır şekilde olduğu gibi ,nesir yazıları da
gayet düzgün,akıcı ve mükemmel idi.Kısaca O,kerametleri apaçık olan ve hiçbir zaman şeriat örtüsünden çıkmayan,zahiri hükümleri muhafaza
İsmail Fehim, Muhammed Şakir ve Ahmet Zakir isimlerinde üç oğlu olup, Fehim Efendi,babasının ölümünden az bir zaman sonra İstanbul'a gitmiş ve kısa bir müddet orada ka1mış ve daha sonra da bir aylık bir seyahat neticesinde mısır'a gitmiştir. Mısır'da kaldığı müddet içersinde 15 bölüm üzerine düzenlemiş olduğu “Mi'yarüI-Ev-kat” isminde kıymetli bir eser yazmış ve Mısır Kütüphanesi'ne hediye etmiştir. Mısır dan Hindistan'ın Bombay Şehrine gitmiş ve oradan kardeşi Şakir Efendiye bir mektup göndermiştir. Mektubu gönderdikten sonra hiçbir haber alınamamıştı. Mezarının da nerede olduğu bilinememektedir. Zakir Efendi daha önceleri ölmüştür. Şakir Efendi ise 1200(1805) senesine kadar yaşamış ve aynı sene Hasankale'de vefat etmiştir. Büyük dede- sinin sırrına vakıf,,hoş sohbet,doğuştan alim ve büyük bir ahlaka sahip olan,Fehim Efendi ismindeki bir torunu Erzurum'un manevî dinamiklerinden olmuştur. İbrahim Hakkı Hazretlerinin Erzurum da yedi salik'i olduğu meşhurdur. Bunlardan bazıları şunlardır;'Amentü Şarihi Halil Efendi, Ilıcalı İbrahim Efendi,Gez Mahallesi'nden Sağır Ebubekir Efendi.
İbrahim Hakkı hazretlerinin tarikatı, en meşhur eseri Marifetnameden anlaşıldığına göre Nakşibendiye'dir. O, Marifetnamesinde Allah'a giden en kısa yolun Nakşibendilik olduğunu ifade ederek mensup olduğu tarikatı da açıklamıştır.
İbrahim Hakkı çok yönlü bir alimdir. ll Mahmud'un izniyle Kütüphane-i Hümayunda çalışmalar yapmış çok yönlü bir alim olarak ilmini artırmıştır. O; mutasavvıf,mütefekkir, ictimaiyatçı, ruhiyatçı,felekiyet alimi,Türkçeci fen adamı ve kelamcıdır. Divan sahibi şairdir. Eserlerinde matematik,geometri,anatomi,astronomi gibi ilimlerin yanında da tasavvufa geniş yer vermiştir.
Eserleri ile dönemini derinden etkilediği gibi zamanımızda da şöhret kıymetinden kaybetmemiş olan Marifatname'sinde astronomi,coğrafya matematik tıp tedris usulü,karekteroloji, adabı-ı cima, itihadü ahvalü eşkali evlata kadar kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediği meseleleri tam bir serbestlik içinde ele alınmıştır. Eserlerinde Gazali'nin etkileri hissedilen İbrahim Hakkı hazretleri İbn Miskeveyh, Kınalızade Ali Efendi ve benzeri ahlakçıların yaptığı gibi bir ahlak felsefesi yapmaz. O Peygamberlerin dolayısıyla Kur'an'ın ortaya koyduğu ahlak prensiplerini sunar.
İbrahim Hakkı'da derin bir insan sevgisi vardır. İnsana Kur'an-ı Kerim ’in “eşrefül-mahlükat” diye buyurduğu gözle bakar. Onda Yunus Emre'yi hatırlatan,insan sevgisiyle dolu birçok şiire rastlanmaktadır. “şeriat, tarikat hakikat,ve üçünün neticesi olan marifetin en yüksek derecesi ve mertebesi Allah'ı bilmektir. Ancak Hakkı bilmek için nefsi bilmek lazımdır. Nefsi bilmek içinde biniti olan bedeni bilmek gerekir.
Marifetname'nin her bölümü İslam akidelerini ifade eden şiirle desteklendirilmiştir. Marifetnamesiyle diğer eserleri göz önünde bulundurduğu taktirde İbrahim Hakkı'nın bütün ilim dallarından hareket ederek varmak istediği gaye insan-ı kamil olmak ve Allah'ı bilmektir. Ona göre insan,önce bedenini ve nefsini münasebeti olan insanları dünyayı,felekleri tanıyarak fizik aleminin ötesine geçebilir, Allah'ı idrak edebilir.
Sözleri
Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın hayat felsefesi, bütün durumlara iyi gözle bakmaktır. Çünkü Allah, Kur'an-ı kerim'de ifade edildiği gibi sadece iyilik yaratmıştır. Olayların ve eşyanın uygun olmayan ve olumsuz gibi görünene yönlerini araştırmak yerini iyi yönlerini görmeye çalışmalıdır. Çünkü yüce Allah'ın bir ismi Hakim'dir. Bu yüzden her şeyde hikmetli bir taraf vardır. Bu konuda şöyle der:
“Sakın deme, o şöyledir, bu böyle
Seyircisinin heman, seyranın eyle”
Hayat, her yönüyle yaşanan ve akıp giden bir seyirdir. Bu seyir içinde bizi duygulandıran, zaman zaman ruhumuzu okşayan nağmeler vardır,musiki bu nağmelerden bir cüzdür:
“Musiki, hikmete dair fendir.
Bilene, bilmeyene ruşendir
Nice esrarı var idrak edilecek
Yer gelir sineleri çak edecek”
Ancak musikiyi, ahlaki kaidelerin dışına çıkarmamalıdır. Ona göre gerçek musiki türü, İbrahim Hakkı'nın düşüncesinde yer almaz. Çünkü onun düşüncesinin esası, ahlaklı olmaktır. Bu konuyu şu mısralarla getirir:
“Ahlak yolu pek dardır
Tetik bas önü yardır
Sakın hakkım var deme
Hak yok vazife vardır.”
Ahlaklı olmanın prensiplerinden birisi, belki de en önemlisi tatlı dilli olmaktır İbrahim Hakkı, bu konudaki fikirlerini de şiirle dile getirir:
“Güzel huy, hoş melahattır
Güzel söz hem fesahattır
Bu söz hakkı serahattır
Asıl Hakk'tan inayettir.”
İbrahim Hakkı , sözün özünü zihinlere nakşetmek ister. Bunun en güzel yolu şiirdir. Çünkü hoş sözdür. Bu sebeple bir şiirinde insanın iyiliğini şöyle dile getirir.
“Cihan bağında ey akıl budur makbuli ins- i cin
Ne senden kimse incinsin ne de sen kimseden incin”
İfade edilen mülayemeti de (yumuşak huyluluk) şöyle dile getirir:
“Cümlenin aklınca gönlünce mülayim olsan
Tâ cihanda bulasın izzet ve rahat.”
Ölümünden beş sene evvel,mürşidi olan Fakirullah'ın irşad vekili olarak 1195(1781) Senesinde Tillo'da ölmüş ve hususi mezarına defn edilmiştir. Mezarını kendisi yapmıştır. Matematiğe dayanarak yaptığı bu mezarı öyle bir yönde yapmıştır ki Mart ayının 9. günü sabahleyin doğan güneşin ışıkları ilk önce Fakirullah Efendinin,daha sonra da kendi mezarının üzerinden geçerek yeryüzüne dağılır. Bu, Fakirullah Efendinin büyüklüğüne bir işaret olarak yapılmıştır.
Eserleri:
Eserlerinin sayısı hakkında çeşitli kaynaklar birbirinden farklı bilgiler verirler İsmail Fehmi Paşa Hediyyetül Arifin Esmaü'l-Müellifin ve Âsârül Musannifin adlı eserinde 32,Bursalı M.Tahir Osmanlı Müelliflerinde 39,İbrahim Hakkının torunlarından Celalettin toprak Erzurumlu İbrahim Hakkı ve hocası Şeyh İsmail Fakirullah adlı lisans tezinde 54 eseri olduğunu belirtirler. Bu eserlerin adları ile İbrahim Hakkı üzerine yazılmış kitap ve makalelerin listesi İsmet Binark-Nejat Sefercioğlu'nun hazırladığı İbrahim Hakkı bibliyografyası(1977)adlı kitaptır. İbrahim Hakkının basılmış diğer eserleri:Divan-ı İbrahim Hakkı (1847)Marifetname (ilk baskısı Kahire 1835,daha sonra Kazanda Kıbrıs'ta ve İstanbul'da defalarca basıldı), İnsan-ı Kamil (1971)ve Kenzü'l-fütûh (1989) İrfaniye(1760), İnsaniye(1762), Mecmeatü'l Maani (1764), Tuhfetü'l- Kiram(1766), Nuhbetü'l - Kelam(1768), Meşariku'l-Yuh(1771), Sefinetü'n-Nuh min Varidaü'l-Futuh(1773), Kenzü'l Futih(1774), Definetü'r Ruh(1775), Ruh'ş-Suruh(1776),Üfetü'l-Enam(1176),Urveu'l-İslam(1774),Heyetu'l-İslam(1777)dır.
Şiirlerinden bazı örnekler:
Vasfı lisan seninledir-Vasfedemem gönül seni,
Nutku beyan seninledir-Vasfedemem gönül seni,
Her hünerin kemalisin-Her güzelin cemalisin
Hüsnile an seninledir-Vasf edemeden gönülseni,
Şevki talep ki sendedir -zevki tarap ki sendedir
Aşk ile can seninledir-Vasf edemem gönül seni,
Küncü nihan seninledir-Vasf edemem gönül seni,
Olmasa kibr ile riya-sensin o beyti kibraya,
Aynü ayan seninledir-Vasf edemeden gönül seni,
Bilmedi kime cevherin-aleme doldu kevserin,
Zevkü cihan seninledir-Vasf edemeden gönül seni,
Olsa gilaften cüda -Ayinesin cihannuma
Aslı cihansın ey gönül-vasla mekansın ey gönül,
Kevnü mekan seninledir-Vasf edemem gönül seni,
Çekmeye hakkı bendedir-canı seninle zindedir
Cümle cihan seninledir-Vasf edemem gönül seni.
Aşk ile mamur olur-hane-i viranımız
Hüznile mesrur olur-Talibi cananımız,
Herneki alemde var-Aşk imiş ey yarigar,
Olmuş leynü nihar-ilmile irfanımız
Aşk ile hoş dolmuşuz-mestu müdam olmuşuz
Fakru fena bulmuşuz-Oldu veli aşkî pâk
Dilde çu meh tâbnâk-Oldu çu zerkânımız
Hakkı çu divanedir-Aşıkı canenedir.
Aşikle meyhanedir-Şevkile hayranımız.
Gazel
Gafletten uyan ey dil kim bâl-ı sabâ geldi
Aşkın yeli esti bil câna safâ geldi.
Ey âşık-ı ruhanî,vey ârif-i rahmânî
Tenhâ gece bulanı kim câna hedâ geldi.
Ve hâbını emtâva gel kâdi-i hâcâta
Hoş başla münâcâta âvan-ı senâ geldi.
Koy hâb ü hayâlâtı terk eyle muhâlâtı
Bul aşk ile halâtı kim şevk-i likâ geldi.
Kesret kederinden geç vahdet meyini saf iç
Sen sayma vücüdun hiç ol nûr-ı ziyâ geldi.
Hâb içre olur gamlar aşk içre olur demler
Agâh olun âdemler çün avn-i Hûda geldi.
Hakkı ko bu ağyârı bul dilde o dildârı
Fevt eyleme eshârı kim vakt-i nidâ geldi.
Tevfizname
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif anı seyr eyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle razı ol
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Kalbin ana berk eyle
Tedbirini terk eyle
Taktirini derk eyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Hallaki rahim oldur
Razzaki kerim oldur
Faali hakim oldur
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.