CİRİT

Değerli hemşehrimiz Hakkı Mezararkalı'yı Erzurumlu olupta tanımayan enderdir. Cumhuriyet Erzurumunun medar-ı iftiharlarındandır. Sağolsun “cirit” üzerine güzel bir destan yazarak bendenize ithaf edip gönderme lütfunda bulunmuş.

Bilindiği üzere cirit her ne kadar Orta Asya'dan getirilmişse de, Osmanlıda düzene sokulmuştur. Sultan 4.Murat'ın bir çiritle bir yabani koyunu yere çivilemiş olduğu anlatılır. Bir cirit esnasında vezirlerden birisinin atı tezerek seyircilerin içerisine dalar. Sultan 2. Mahmut tahatından atlayarak atı zapt eder ve vezire “artık bu atı satarsın herhalde” der. Cevap müthiştir; “hayır sultanım yemini arttırırım. Çünkü sizinle konuşmama vesile oldu”.

Pasinlerin Hosraveren köyünden Osman Beyin, atmış olduğu bir ciritin duvardaki hatıla saplanmış olduğu torundan toruna anlatılmaktadır.

Şimdi Hakkı Bey kardeşimizin bu güzel destanını “Erzurum Harmanına gururla ithaf ediyor, Aziz dostumuza candan teşekkür ediyorum. Tekrar tekrar selamlar.

M.Sıtkı ARAS

CİRİT

Atalardan mirastır, cirit denen şu oyun,
Mertlikte vefasını, gösterir asil soyun !

Ötüken'de başlayıp, çıktı Ergenekon' dan
Türk' ün tarihi çıkar, ciridiyle okundan !

Ötüken Yaylasından, görünür Anadolu,
Ergenekon' dan cirit, katetti uzun yolu.

Asırlar ötesinden, Ötüken battı yasa !
Bozkurt armalı cirit, oldu Tapduk' a asa.

Cirit diye fırlattı, asayı Emre Tapduk,
Sürdüler atlarını; Abdurrahman' la Saltuk.

Osman Gazi seslenip, dedi haydi meydana,
Cirit saldı Turgut Alp, Orhan' ım ondan yana!

Aradan yıllar geçti, geçti yıllar aradan,
Türk' e nusret vermişti, Erzurum' da Yaradan !

Türk' ün has evladının, oldu lakabı DADAŞ,
Meydanlar seni bekler, öksüz bırakma gardaş !

Cirit oynanan zaman, başladı azar azar,
Evvelce Cuma idi, sonradan oldu Pazar.

Bir hafta öncesinden, başlanır hazırlığa,
Cirit bahanesiyle, çıkılırdı yazlığa !

Sahanlarda helvalar, bohçada kete çörek,
“Gliko guşganada”, pilav üstünde börek !

Yükler tutulur denk denk, sırtlarda şelek şelek,
Yollara dizilirken, gençler oynuyor dehlenk !

Ana bağırır yavrum ! Unutma sakın suyu,
Meydan sanki Kerbelâ, orada yoktur kuyu !

Yollar kalabalıktır, sanki kıyamet kopmuş,
Demkeşi düşürmüşüz, ne yapağ olan olmuş !

Ana böyle söylerken, kaş çatıp kızar baba,
Maziyi kırdığından, yolda kalmış araba !

Güç bela gidilmiştir, Kavak Kapı' ya artık,
Geçmiş hatırlanınca, o an sanki donardık !

Kilim, cicim dört dikme; olurdu hemen çardak !
Semaverdeki çaydan, içilir bardak bardak.

Paşa Köşkü çalınır, Dadaş görünür yolda,
Bıyığı terleyenler, bekler sırada kolda.

Davulda Cazim Çavuş, zurnada Ağadede,
Başlıyor şimdi cirit, Allah'ım yardım ede.

Kuruluyor alaylar, bir başta Özbek Nihat,
Haydari' li Fazil' le, ötede Kânni Fuat.

Zırnıklı Vehbi Beyle, Atcanbazı Şeref Bey,
Sürdü atını Haver, ses verir meydan hey hey !

Evrenili Hurşit Bey, sürerken küheylanı,
Eğer boşalttı Dursun, geçti yasak alanı !

“Al beğimin cılıdi”, diyerek cirit salan,
Salasorlu Hurrem'in, Şefik' ti önün alan !

Haydarıli Avni Bey, şahlandırıp atını,
“Golla kendini !” diyerek, gösterdi sanatını.

Köroğlu çalınırken, atın sürer Kor Fuat,
Aman Allah'ım koru, o ne hız, o ne sürat !

“Gavutların” Şefik Bey, yaklaşıyor kurnazca !
Meydanlardaki atlar; ya dorudur, ya bozca.

Ciridi attı avni, menzil bozuldu o an;
Boşandı damarlardan, “Şarap addedilen kan” !

Atcanbazı Ceylâni, yakalandı Dursun' a,
Tabi olur ciridin, örfü ile harsına !

Olmaz seyrine doyum, ciridin Erzurum' da,
Osman ile İsak'ın, yoktur emsali Rum' da !

Anvi ile Zırnıklı fırlattılar Canbaz' a,
Dikkat et Haydari' li, sakın düşme çapraza !

Hışımla geldi Dursun, sıkıştırdı Fuat'ı,
Gözü karardığından, yazık vurdu dor atı.

Gümbürdüyorken davul, sakın çıkma karşıma,
Düşmanla dolu meydan, vız gelir Dadaş' ıma !

“Golla Dadaş” diyerek, hışt ile yumruk sıkan,
Salasorlu Hurrem' di, ciritle adam yıkan !

Cirit sona ermişti, geri dönenler yorgun,
Erzurum' la Dadaş' a; Hakkı ezelden VURGUN !

VURGUN
(Hakkı MEZARARKALI)