Horasan Manileri/ Dr.lütfi Sezen

Horasan Manileri/ Dr.lütfi Sezen

Türkiye'de Mani Kültürü Ve Horasan'dan Derlenmiş Maniler

Dr.Lütfi Sezen 03 Haziran 2009 Çarşamba

Maniler, halkın sözlü anlatım geleneğinde yaşayarak nesilden nesle, ağızdan ağza dolaşıp günümüze kadar ulaşmış anonim halk edebiyatı ürünleridir.

Çoğu kez toplumun büyük olaylarını yansıtırlar. Aşk, gurbet, ayrılık, hasret, ihanet, dua, beddua gibi vb. başlıca konularıdır. En belirgin özellikleri anonim oluşlarıdır. İlk söyleyenleri bilinmez. Dilden dile dolaşmaları, daha da zenginleşmelerine ve sanat değeri kazanmalarına yardımcı olur.

Horasan, Erzurum, Ağrı, Kars, Ardahan, Iğdır gibi yöre illeri arasında bir geçiş noktası olması yanında, Asya'yı Avrupa'ya bağlayan transit yolun önemli merkezlerinden birisidir. Bu nedenle yöre halkı, tarihî, siyasî, ekonomik ve sosyal olaylardan anında etkilenmiş, tarihin her döneminde bir takım savaşlar, istilâlar ve göçlerin uğrak yeri olmuştur. Bugün, Asya-Avrupa transit yolu üzerinde bulunan Horasan, geçmişte de tarihî ipek yolunun uğrak noktaları arasındadır. Bu da Hint, Çin, İran, Kafkasya'ya ait bir çok kültür değerinin Türk ağırlıklı olarak yörede yerleşmesine neden olmuştur.

Horasan ve çevresi halk edebiyatı ürünleri bakımından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. 1971-1972 Eğitim ve Öğretim Yılı I. Yarıyılında, Horasan Lisesinde fahri olarak Türkçe ve Edebiyat Öğretmenliği yapmış, bu nedenle de Tokat Gazi Osman Paşa Lisesine atandığım “Edebiyat Öğretmenliği” görevine başlamam dört ay geçtirilmişti.

Dönemin kaymakamı ve lise müdürünün ricası üzerine atanmam yapılıncaya kadar boş geçen Türkçe ve Edebiyat derslerini okutmayı üstlenmiştim. Haftada 33 saat girdiğim derslerin 15 saatine sembolik bir ücret verilmiş, . 18 saat dersi de fahri olarak yürütmüştüm. Bunun karşılığı olarak “Dersler boş geçmesin” gerekçesi ve lise müdürünün Erzurum Millî Eğitim Müdürlüğüne önerisi ile atanma tebliği geciktirilmişti. Otuz yıllık meslekî deneyimi olan bir “eğitimci” olarak dönemin yöneticilerinin “eğitim hizmetleri aksamasın” düşüncesiyle benim dört aylık gecikmeyle göreve başlamama neden olan uygulamalarını anlayışla karşılıyorum.

Her hemşehrimin yapması gereken fedakârlığı yaptığıma inanıyorum. Beni tek üzen husus bu hizmete karşılık dönemin lise müdürü ve okul aile birliği yöneticilerinin bir teşekkür yazısı dahi yazmamış olmamalarıdır.

Yine de Horasan Lisesi'nde çalıştığım birkaç ayı, kayıp olarak değil büyük kazanç olarak görüyorum. O günlerde öğrencilerime yöreden bazı folklor ve halk edebiyatı ürünleri derletmiştim. Bunlardan bir bölümü de manilerdi. Bugün belki de bir çoğu unutulmuş olan ve bundan otuz yıl önce derlenen manileri, Horasanlı hemşehrilerimin bilgisine sunmayı zevkli bir görev sayıyorum.

“Ağ terliğim biçtiğim
Leğende su içtiğim
Yüz bin igit içinde
Eliminnen seçtiğim

Ahşam aralar beni
Fitil yaralar beni
Yarsız döşeğe girsem
Döşek paralar beni

Alma attım dereye
Kız çıktı pencereye
Kız Allah'ın seversen
Al beni içeriye

Altın yüzük var benim
Parmağıma dar benim
Şu karşıki sarayda
Orta boylu yâr benim

Arpa biçtim azaldı
Yaprakları sarardı
Katlan sevdiğim katlan
Kavuşmaya az kaldı

Atım araptır benim
Yüküm şaraptır benim
Üç gün yâri görmesem
Halim haraptır benim

Ay ışığı ışıhtır
Elim doli ğaşıhtır
Çatla patla kaynana
Oğlun bana aşıhtır

Arasa astım testi
Aras bulandi geçti
Emim oğli muhannet
Benim de vahdım geçti

Aras aras han Aras
Bingöl'den kalkan Aras
Yarim gelip çimende
Hazar'da çalkan Aras

Beyaz gömlek çift yaka
Yoruldum baka baka
Hiç Müslüman yok mudur
Kolun koluma taka

Bir meni söylesene
Göynümü eylesene
Ben çoh meni bilirem
Ğarşılığın versene

Bizim gelin asildir
Ahli fasıl fasıldır
Gâh it olir,gâh insan
Bilmem aslı nasıldır

Bu dağlar olmasaydı
Sararıp solmasaydı
Ölüm Allah'ın emri
Ayrılık olmasaydı

Cami yaptım degirmi
Penceresi yigirmi
Sen orada ben burda
Bize yazıh degil mi

Değirmen doli dendir
Öğütmüyor nedendir
Her gün bize gelen yâr
Bugün gelmez nedendir

Ezem gızı sen misen
Hıyar soyim yer misen
Yâdlar gelmiş götürir
Sen bene ğıyar mısan

Fırın üstünde fırın
Ağalar geri durun
O yâr burdan geçince
Altın iskemle kurun

Fırın üstünde kürek
Yine ah çekti yürek
Her derde dayanırdın
Buna da dayan yürek

Ğara ğoyun meleme
Sesin gider âleme
Ğoyun seni keserem
Ğuzum diyip melem

Gel benim ağa babam
Sallan bir bağa babam
Kızın eller götirir
Mendil al ağla babam

Gel benim has kardeşim
Başında fes kardeşim
Bacın eller götürir
Kapıyı bas kardeşim

Hançeri taktı geçti
Ateşi yaktı geçti
Derdimi bilmez Aras
Uzaktan aktı geçti

Horasan ğavahları
Uzundur direhleri
Öyle bir yâr sevmişem
Şekerdir dudahları

İlan ahdi çegile
Çegilin çiçegine
Ğollarım bin dolana
Oyârin bedenine

İlana bah ilana
İlan geldi dolana
Nazlı yârin ğolları
Boynuma beş dolana

İlanın incesine
Mailem cilvesine
Ben yârime ğavuştum
Darısı cümlesine

İlan inceden öter
Hurma Bağdat'ta biter
Çok sallanma sevdiğim
Cahilem aklım gider

İki baci bir ana
Gezeridik yan yana
Felek bizi ayırdı
Her birimiz bir yana

İlana bah ilana
Dağda sapan sürene
Ben canımı verirem
Seni bene verene

İlan ahdı çayıra
Şevki vurdu bayıra
İşiten âmin desin
İşim kaldı hayıra

İlan ahtı ğamışa
Su neylesin yanmışa
Mevlâm sabırlar versin
Yârinden ayrılmışa

İnce çubuh uzadim
Çıhim yolun gözedim
Bülim nerden astığın
Çamaşırın bezedim

Kahve biştiği yerde
Bişip düştüğü yerde
Güzel çirkin aranmaz
Gönül düştüğü yerde

Kapın kapıma bakar
Ateşin beni yakar
Ben size çoh mu geldim
Eller başıma kalkar

Kaya başında tandır
Tezek getir de yandır
Dadanmamış kekliği
Al koynuna dadandır

Kurun üstünde külek
Ne yaptın zalim felek
Her derde dert demirdim
Buna dayanmir yürek

Kuşburnunun kurusu
Geçti kızlar sürüsü
Hiç birinde gözüm yok
Yahtı beni birisi

Meni demeye geldim
Kaymak yemeye geldim
Meramım kaymak değil
Yari görmeğe geldim

Mani maniyi açar
Maniden kaldık naçar
Kırılacak kollarım
Yarsiz yorganı açar

Merdivenim kırk ayak
Kırkına vurdum dayak
Deseler yârin gelir
Koşarım yalın ayak

Nahırın ögi geldi
Çimenin gögi geldi
Geri durun gonşılar
Mehlenin begi geldi

Odaya serdim keçe
Yâr gele burdan geçe
Acep o gün olur mu
Elin elime geçe

O gün bugün olaydı
Zülfün düzgün olaydı
Bekâr gezdiğim günler
Biri bugün olaydı

Öksüzem yüzüm gülmez
Dertliyem kimse bilmez
Göz göz olan yaramı
Örterem kimse bilmez

Pungar başı pıtırah
O yâr gelsin oturah
Bir o desin bir de ben
Bu sevdadan ğurtulah

Pungar başı tehneli
İçine gül ehmeli
O yâr gelip geçende
Cızmasını çehmeli

Sabah oldi uyan yâr
Beni derde goyan yâr
El sözüne uyup da
Datli cana gıyan yâr

Sarı çitim sararam
Yitirmişem araram
Sanmaki unutmuşam
Her gelene soraram

Şu Aras hep akar mı
Kenarını yıkar mı
Ay gibi yâri olan
Hiç yıldıza bakar mı

Şu Aras'ın sazları
Vak vak öter kazları
Sürmelidir gözleri
Bu Horasan kızları

Şu Aras'ın yanında
Bir güzele vuruldum
Güzel yüz vermeyince
Derdinden verem oldum

Yara beni yara beni
Gidin diyin yâra beni
Dermansız derde düştüm
Öldürür bu yara beni

Yeşil çitim sendedir
Bir ucu da bendedir
Cennetten huri çıhsa
Yine gönlüm sendedir

Yoğurt koydum ye de gel
Derdin bana de de gel
O yâr eskerden gelmiş
Gözaydını ver de gel

Yük üstünde halıyam
Halının hayalıyam
Değmeyin dolaşmayın
Ben bir igit yârıyam

Zülüf kestim tarama
Dağı taşı arama
Bana bir nâme gönder
Fitil edim yarama

.